uydu terimleri A dan z ye

uydudoktoru

Tanınmış Üye
Yönetici
Yönetici
A
Aerial Anten
Amplifier Kuvvetlendirici
Antenna Anten. Elektromagnetik enerjiyi elektrik akımına dönüştüren cihaz veya sistemç Bir antenin kazancı antenin uzunluğu yada alanı ile doğru orantılıdır.
Antenna Efficiency Anten Verimi. Antene gelen elektromagnetik enerjinin anten tarafından toplanan kısmının yüzde olarak miktarı.
Antenna Illuminator Anten aydınlatıcısı. Elektromagnetik enerjiyi yansıtıcı anten çanağına gönderen veya toplayan eleman. Feedhornç
Aperture Apertür. Anten açıklığı. Parabolik antenin elektromagnetik enerjiyi toplayan kısmı.
Aspect Ratio Televizyon ekranının eninin boyuna oranıç Bu oran normal TV sisteminde 4/3 olup yüksek ayırıcılı (High Definition) TV sistemlerinde ise 16/9 dır.
Attenuator Zayıflatıcı. Sinyali zayıflatan pasif eleman.
Audio Subcarrier Ses Alt Taşıyıcısı. Birleşik TV işareti içinde sesin module edildiği yaşıyıcıç Ülkemizdeki TV yayınlarında bu taşıyıcı frekansı 5.5 MHz'dir. Diğer ülkelerde 4.5, 5 ve 6 MHz ses taşıyıcıları kullanılmaktadır. Uydu yayınlarında ise bu taşıyıcı 5 ila 9 MHz arasındadır.
Automatic Frequency Control (AFC) Otomatik Frekans Kontrolü. Alıcıyı seçilen frekansa kenetleyen ve istasyonun zamanla kaymasını önleyen kontrol sistemi ve devresi.
Automatic Gain Control (AGC) Otomatik Kazanç Ayarı (OKA). Devrenin kazancını veya çıkış seviyesini belli bir değerde sabit tutan kontrol sistemi veya devresi.
Azimuth Azimut. Bir doğrultuyu belirlemek üzere kuzeyden itibaren ölçülen pusula açısı.
Az-El Mount Düşey ve yatay doğrultuda uyduyu izlemek üzere antenin hareket ettirilebildiği montaj mekanizması.
B
Balanced Dengeli. İki ucuda toprağa bağlı olmayan ve simetrik olan eleman veya sistem
BALUN "Balanced-to-Unbalanced". Dengeliden dengesize çeviren eleman. Dipol anten gibi simetrik bir sistemi koaksiyel kablo gibi bir ucu topraklı (simetrik olmayan) bir sisteme uyduran eleman
Banpass Filter Band Geçiren Süzgeç. Sadece belli bir frekans bölgesini geçiren, onun altında ve üstündeki frekansları zayıflatan süzgeç devresi.
Bandwidth Band Genişliği. Bir devrenin veya sistemin çalıstığı veya geçirdiği frekans bölgesinin genişliği
Beamwidth Hüzme Genişliği. Bir antenin görüş açısı. Yayın veya alış gücünün yarıya veya -3 dB düştüğü noktalar arasındaki açı
BNC Connector BNC Konnektör. 90 derece çevrilerek çekilmek suretiyle çıkarılıp takılan ve 1GHz'e kadar yüksek frekanslarda kullanılabilen fakat daha çok video işaretlerinin bağlanması için kullanılan bağlantı elemanı
Boarsight Bir alıcı veya verici antenin alış veya veriş doğrultusu.
Broadcast Umuma yapılan yayın.
Band Spektrumda belli bir frekans aralığını içina alan bölge.
C
CATV Community Antenna TV System.Ortak anten sistemi. Ortak bir santral yardımı ile birden fazla daireye TV işaretlerini dağıtan sistem.
Cable-TV Kablo-TV sistemi. TV işaretlerinin kablo yardımı ile dağıtıldığı sistem.
CCD Elektrik yüklerinin bir hücreden diğerine aktarılması suretiyle çalışan hafıza elemanı. TV kameralarında gorüntü elde etme ve saklamada kullanılır.
C-Band C-Bandı. 3.7-4.5 MHz arasını kapsayan uydu yayın frekans bölgesi. Amerikada ve Asyada çokça kullanılan ve artık büyük anten gerektirmesi nedeniyle pek tercih edilmeyen frekans aralığı.
Carrier Taşıyıcı. Haber işaretinin modülasyonla üzerine bindirildiği taşıyıcı dalga.
Carrier-to-Noise Ratio (C/N) Alınan işarette taşıyıcı gücünün gürültü gücüne oranı. Alınan işaretin temiz olması için bu oranın yüksek olması gerekir.
Cassagrain Antenna Bir çanak ve ikinci bir yansıtıcı yardımı ile elektromagnetik dalgaları toplayarak LNB'ye ulaştıran anten sistemi
Chrominance Krominans. Renkli bir resimdeki rengin cinsini ve doyma miktarını gösteren renk bilgisi işareti
Channel Kanal. Bir yayının işgal ettiği toplam frekans bölgesi veya bu bölgenin özel numarası.
Circular Polarisation Dairesel Polarizasyon. Yayılma esnasında doğrultusu düzgün bir şekilde dönen elektromagnetik dalganın polarizasyonu.
Clark Belt Klark Kuşağı. Durağan uyduların bulunduğu, yerdenyaklaşık 36000 km yükseklikte ve ekvatorun tam üstünde yer alan hayali kuşak. Kuşağın adı, haberleşme uyduları ile ilgili ilk bilim kurgu hikayesini yazan Arthur C. Clark'ın anısına verilmiştir, kendisi halen SriLanka'da yaşamaktadır.
Coaxial Koaksiyel. Eş eksenli.
Coaxial Cable Koaksiyel veya eş eksenli kablo. Bir iç iletkenle onu çepeçevre saran ekrandan oluşan kablo.
Connector Konnektör. Bağlantı elemanı.
Color Burst Börst. Renk paketi. TV işaretinde renklerin elde edilmesi için gerekli olan renk taşıyıcısını üretmek üzere gönderilen 8-11 periyotluk renk taşıyıcısı. Bu taşıyıcı PAL sistemde 4.43 MHz, NTSC sisteminde 3.58 MHz civarındadır.
Combiner Kombayner. Birlaştirici. İki veya daha fazla işareti birleştirmek için kullanılan alet veya sistem.
Composite Baseband Signal Kompozit Temelband İşareti. Modüle edilmiş ses alt taşıyıcısı ve module edilmemiş resim işaretinden meydana gelen toplam sinyal.
Composite Video Signal Kompozit Video İşareti. Ayınlık, renk ve senkronlama işaretlerinin hepsini bulunduran resim işareti.
Contrast Bir resimde en beyaz yer ile en siyah yer arasındaki ışık şiddeti oranı.
Cross Modulation Çapraz Modulasyon. Aynı ortamda iletilen iki işaretin birbirini modüle ederek istenmeyen yeni karışma işaretlerinin meydana gelmesi.
Crosstalk Diyafoni. Yanyana bulunan iki hat yada kanal arasında meydana gelen karışma.
D
DBS Doğrudan yayın uydusu. 11-13 GHz arasında doğrudan evlere yayın yapan TV uydusu.
DC Doğru akım.
Decibel Desibel. Seviye birimi. İki işaretin gerilimleri veya güçlerinin oranının logaritma olarak ifadesi. Bu oran güçler için 10log(P1/P2), gerilimler için 20log(V1/V2) olarak hesaplanır. Referans olarak sırasıyla, watt, miliwatt veya µV alinmasi durumunda oran birim dBW,dBm veya dBµV alinir.
Declination Sapma Açısı. Kuzey doğrultusu ile anten dönüş ekseni(anten direği) arasındaki açı. Bu açı uygun seçildği taktirde anten doğrudan uyduların bulunduğu Klark kuşağını izler.
Decoder Dekoder. Kodçözücü. Kodlanmış bir işaretin kodunu çözerek esas işareti tekrar ortaya çıkaran devre.
De-Emphasis Deemfesis. Dengeleme. Gürültüyü azaltmak için yüksek frekanslı bileşenleri arttırılmış işaretleri eski haline getirme işlemi. Bu iş için kullanılan devre veya süzgeç.
Demodulator Demodülator. Modülasyon çözme devresi. Modüle edilmiş bir işaretten haber işaretini çıkaran devre.
Digital Dijital. Sayısal. İşaretleri sadece iki değişik seviyede kullanarak( var/yok, alcak/yüksek,1/0,+/- gibi) ileten vea işleyen devre ve sistemler. Sadece iki seviye kullanıldığından bu devrelerin gürültüye karşı duyarlılığı son derece azdır ve işaretler kalitelerinden hiçbir şey kaybetmeden saklanabilir ve çok uzaklara iletilebilir.
Digital-to-Analog Converter Sayısal/Analog Dönüştürücü. Sayısal bir işareti sürekli analog bir işarete dönüştüren devre veya sistem.
Dipol Dipol. İki kutuplu. İki eşit ve simetrik koldan oluşan anten.
Director Direktör. Yagi tipi antenlerde yönlendirici eleman.
Dish Çanak. Parabolik uydu anteni için kullanılan terim.
Distortion Distorsiyon. İşaretteki bozulma.
Disribution Dağıtma.
Downconverter AltÇevirici. Alçak frekansa dönüştşren frekans değiştirici. Konvertör.
Downlink Aşağı bağlantı. Uydudan yere yapılan yayın.
Drift Frekans kayması. Osilatör frekanslarında meydana gelen karasızlık.
Dual Feedhorn Çift Feedhorn. Hem yatay hem düşey polarizasyonlu işaretleri almak üzere kombine edilmiş besleme elemanı.
D2-MAC Resmi analog, sesi ve senkronizasyonu dijital olarak gönderen yayın sistemi. İskandinav ülkelerinde kullanılan standart.
E
Earth Yer. Dünya.
Earth Station Yer İstasyonu. Uydu yayınlarını almakta kullanılan istasyonlar.
EIRP Effective Isotropic Radiated Power. Etkin Yayın Gücü. Bir antenin yönlandirilmiş olduğu doğrultuda yaydığı etkin güç. Bu güç verici gücü ile anten kazancının çarpımına eşittir.
Elevation Elevasyon. Yükseltme açısı. Bir uydunun bulunduğu doğrultunun yere paralel bir düzlemle yaptığı açı.
Equilization Dengeleme.
F
f/D Ratio f/D Oranı. Bir parabolik antenin odak uzaklığının çapına oranı. Antenin derinliğini gösteren bir ölçü.
Feedhorn Çanak antenden yansıyan elektromagnetik dalgaları toplayan parça, anten. Parabolik antenin tam odak noktasına yerleştirilmelidir.
Field Alan. TV ekranındaki, 652 satırdan oluşan tam bir resmin 312.5 satırlık yarısı. İki tane alan üst üste geçtiğinde tam bir resim çerçevesi (frame) meydana getirir.
Filter Filtre. Süzgeç.
Focus Odak.
Focal Length Odak Uzaklığı. Parabolün yüzeyinden Feedhorn'un yerleştirildiği odak noktası arasındaki uzaklık.
Footprint Ayakizi. Kapsama alanı. Bir uydunun verici anteninin aydınlattığı (yeterli güçte yaın yaptığı) yeryüzü alnı.
Frame Çerçeve. 652 satırdan oluşan tam bir TV resmi.
Frequency Frekans. Sıklık. Periyodik bir işaretin bir saniyedeki tekrarlanma sayısı. Birimi Hz(Hertz) dir.
G
Gain Kazanç. Bir kuvvetlendiricinin çıkış gücü veya geriliminin giriş gücü veya gerilimine oranı. Bu oran genellikle dB cinsinden veya oran olarak ifade edilir.
G/T Gain-to-Noise-Temperature Ratio. Kazanç/Gürültü Sıcaklık Oranı. Bir anten ve önkuvvetlendiricinin toplam faydalı kuvvetlendirme faktörü. G/T ne kadar yüksekse alış okadar iyi olacaktır.
Geostationery Orbit Durağan Yörünge. Bak. Clark Belt.
GHz (Gigahertz) Bir milyar Hz.

H
Headend Ana Merkez. Kablo-TV sistemlerinde alıcılar, ana dağıtım elemanları ve diğer kontrol aletlerinin bulunduğu ana merkez.
HDTV Hıgh Definition TV. Yüksek ayırıcılı TV. Normal TV yayın kalitesinden daha yüksek (yaklaşık iki kat) ayırıcılığı olan TV yayını.
I
Impedance Empedans. Bir devrenin veya elemanın değişken elektrik akımına karşı gösterdiği karmaşık direnç. Empedansın dirençten farkı karmaşık olması yani bir gerçek birde sanal kısmının olması.
Inclination İnklinasyon. Bir uydunun yörünge düzleminin ekvator düzlemiyle yaptığı açı.
Inclinometre İnklinometre. Uydunun yükselme açısını ölçen alet.
Interlaced Scanning Geçmeli Tarama. Televizyon resimlerinde kırpışmayı azaltmak için bir resmin içiçe geçmiş 312.5 satırlık iki alan olarak taranması.
IF (Intermediate Frequency) Ara Frekans. Alıcılarda antenden gelen işaretin frekansının düşürüldüğü ara değer.
Isotropic Radiator Her yöne eşit olarak yayın yapan eleman veya anten.
K
Ku-Band Ku Bandı. Uydu yayınlarının yapıldığı 11-13 GHz arasındaki yayın bandı. Avrupada yaygın olarak kullanılır, Amerika'dada C-Band'ın yerini almaya başlamıştır.
L
Lattitude Enlem. Yeryüzündeki bir noktanın ekvatordan itibaren ölçülen kuzey/güney açısı.
Line Amplifier Hat Kuvvetlendiricisi.
LNA (Low Noise Amplifier) LNA. Alçak Gürültü Kuvvetlendirici. Uydu sistemlerinde feedhorn'un hemen arkasında bulunan ve çok düşük gürültülü ilk kuvvetlendirici katı.
LNB (Low Noise Blocker) LNB. Alçak Gürültü Blokeri. Bir LNA, frekans değiştirici ve ara frekans kuvvetlendiricisinden oluşan, 12 GHz'lik uydu işaretlerini 900-1700 MHz'lık ara frekansa çeviren blok. Bu blok çanak antenin odak noktasındaki feedhorn a doğrudan bağlanır ve bir kablo ile uydu alıcısına irtibatlanır.
Local Ossillator İç Osilatör. Bir alıcının içinde bulunan ve frekans değiştirme işleminde kullanılan osilatör.
Longnitude Boylam. Yeryüzündeki bie noktanın Greenwich'e göre ölçülen doğu/batı açısı.
M
MATV(Master Antenna TV) Ortak Anten Sistemi. Bir anten sistemi yardımı ile birden fazla TV alıcısının beslendiği dağıtım sistemi.
MHz(Megahertz) 1 milyon Hertz
Microwave Mikrodalga. Frekansı 500 MHz den yüksek olan dalgalar.
Modulation Modülasyon. Kipleme. Bir taşıyıcı dalganın herhangi bir özelliğini değiştirmek suretiyle haber işaretinin taşıyıcıya bindirilmesi.
Monochrome Tek renkli. Siyah/Beyaz TV resmi.
Mount Montaj Düzeneği. Uydu antenlerinde yatay ve düşey ayar imkanı sağlayan montaj mekanizması.
MAC Multiplexed Analog Components. Renk, aydınlık, ses ve eşzamanlama işaretlerinin sıkıştırılarak bir satır boyunca ayrı ayrı zamanlarda gönderildiği yeni TV yayın sistemi.
Multiplex Multipleks. Çoğullama. Birden fazla işaretin aynı anda ortamdan iletimesi için zaman veya frekans uzayında değişik yerler yerleştirilmesi.
N
NTSC The National Television Standards Commity. ABD, Japonya dışında nerdeyse hiç kullanılmayan renkli TV yayın standardı. 525 çizgi, 30 görüntü/saniye özelliklerinde.
Noise Gürültü. Rasgele değişen bozucu işaretler. Gürültü seste hışırtı halinde, resimde ise karlanma olarak orataya çıkar.
Noise Figure Gürültü Sayısı. Bir sistemde işaret eklenen gürültünün miktarını gösteren sayı. İdeal bir kuvvetlendiricide bu sayı 0 dB dır.
Noise Temperature Gürültü Sıcaklığı. Bir sistemde işarete eklenen gürültünün miktarını göstermek üzere kullanılan eşdeğer sıcaklık. Gürültü sıcaklığı ne kadar az ise eklenen gürültü o kadar azdır.
P
PAL(Phase Alternate Line) Batı Avrupa veTürkiye'de kullanılan renkli TV yayın standardıç 625 çizgi,25 görüntü/saniye özelliklerinde.
Parabola Parabol. Uyde antenlerinde kulanılan çanak antenlerin kesit şekli. Parabole paralel olarak gelen ışınlar odak noktasında toplanır.
Phase Faz. Bir işaretin başka bir referansa göre kaymasını gösteren açı.
Polar Mount Klark kuşağındaki bütün uyduların antenin sadece yatay eksende dönmesi ile alınabildiği uydu anten montaj sistemi.
Polarisation Polarizasyon. Bir elektromagnetik dalganın elektrik alan vektörünün doğrultusu. Elektromagnetik dalgalar yatay, düşey, dairesel ve eliptik polarizasyonlu olabilirler.
Pre-Emphasis Preemfesis. Ağırlık Verme. Gürültüyü azaltmak için yüksek frekanslı bileşemleri kuvvetlendirme işlemi. Bu iş için kullanılan devre veya süzgeç.
 
R
Raster Raster. Aydınlanmış TV ekranında işaret olmadığı zaman görülen beyaz çizgiler.
Reflection Yansıma.
Reflector Yansıtıcı eleman.
S
SAW Filter Surface Aquistic Wave Filter. SAW Süzgeci. Yüzey akustik dalgaları prensibi ile çalışan ve bobin, kondansatör kullanmayan keskin kenarlı Y.F. süzgeçleri.
Satellite Uydu.
Satellite Receiver Uydu Alıcısı. LNB'den gelen birinci ara frekans işaretinden ses ve resim işaretlerini elde eden alıcı.
Scanning Tarama.
Scrambling Karıştırma. TV yayınlarının izinsiz kişilerce alınmaması için şifreli olarak karıştırılması. Bu şekildeki yayınları alabilmek için özel kodçözücü devreler kullanmak gerekir.
Screening Factor Ekranlama Faktörü. Bir kutunun veya koaksiyel kablonun sızdırma veya ekranlama faktörü. Normal TV dağıtım sistemlerinde bu faktör en az 60 dB, Kablo-TV sistemlarinde ise en az 70 dB olmalıdır.
S/N Ratio(Signal-to-Noise Ratio) İşaret/Gürültü Gücü Oranı.
Skew Çevirme. Bir uydudan diğerine geçildiğinde feedhron'un polarizasyonunda gerekli küçük ayarlama.
Splitter Splitter. Ayırıcı. Dağıtıcı. Bir işareti iki veya daha fazla yola ayırmak veya dağıtmak için kullanılan alet veya sistem.
Subcarrier Alt Taşıyıcı. Daha yüksek frekanslı başka bir taşıyıcıyı modüle den ikinci taşıyıcı. Örnek olarak; 4.43 MHz'lik renk alt taşıyıcısı ve 5.5 MHz'lik ses alt taşıyıcısı resim taşıyıcısını tekrar modüle ederler.
T
Tap Tap. TV dağıtım hatlarında kullanılan ayırıcı (yan çıkış) eleman.
TVRO TVRO. Sadece alıcısı bulunan uydu yer istasyonu.
Threshold Eşik seviyisi. Alınabilecek en küçük işaret seviyisi.
Transponder Transponder. Transmitter-Responder. Uyduda bulunan ve alıcı, frekans çevirici ve vericiden meydana gelen mikrodalga tekrarlayıcı.
Transpozer Transpozer. Alıcı , frekans çevirici ve vericiden meydana gelen TV ve radyp tekrarlayıcı istasyonu.
Trap Tuzak. Sadece belli bir frekansı süzüp atmak için kullanılan süzgeç.
Trunk Trank. Anahat. Kablo-TV dağıtımında kullanılan ana dağıtım kabloları.
U
UHF (Ultra High Frequency) Ultra Yüksek Frekanslar. 300-3000 MHz bölgesini kapsayan frekans bölgesi.
Upconverter Üst Çevirici. Frekansı daha yüksek bir değere çeviren çevirici.
Uplink Yerden uyduya bağlantı sağlayan radyo kanalı.
V
VSWR Gerilim Duran Dalga Oranı. Bir hat veya devrede yansımalar yüzünden meydana gelen duran dalagaların en yüksek gerilim değeri ile en alçak değeri arasındaki oran.
VHF (Very High Frequency) Çok Yüksek Frekanslar. 30-300 MHz bölgesini kapsayan frekans bölgesi.
Video Resim İşareti.
Y
Yagi Antenna Yagi Anten. Bir dipol ile buna paralel pasif yansıtıcı ve yönlendirici çubuklardan oluşan anten.





MPEG2 Yayın standartı..
MPEG2 (Şu anda kullanılan yayın standardı)
Dijital Tv teknolojisindeki gelişmeler daha kompleks bir standart oluşumuna yol açmıştır MPEG-2 olarak bu standart 2-15 Mbps data oranları kullanılarak yerel standart kalitesinden hdtv kalitesine kadar her kalitede yayın standardını tanımlayan esnek bir yapıya sahiptir .
MPEG-2 standardında çalışan bir decoder MPEG-1 standartlı yayınları çözebildiği gibi CCITT H216 standardı olan video telefon yapısında olan sinyali alıp işleyebilir bu özelliğe önceki sistemi destekleme özelliği anlamanı gelen (Backward compatible)denilmektedir
Standart kodlama aralığı ve sıkıştırma tekniklerinden oluştuğu için geliştirilen sistemlerin önceki standartlarıda içererek bir önceki sistemin çöplüğe atılmasını önler..)

Desibel Nedir ?
Desibel alışılmışın dışında bir birimdir..
_____________________________ ______
Elektrik mühendisliğinin geleneksel yaklaşımına dayanan telekomünikasyon ölcü felsefesinin tamamını değiştirdiğinden desibelin telekomünikasyon ölcü birimi olarak tanımlanması gercek bir devrim sayıldı.
Elektriksel devrelerde gerilim akım ve güç volt amper ve wattla ölcülür.bu değerler ölçümün yapıldığı devreye bağlıdır .desibelin kullanıldığı iletim ve yayılım (propagasyon)ölçülerinde yeni birim ölçünün yapıldığı devreden bağımsızdır.örneğin akustik dalga kadar onun elektriksel eşdeğerini ölçmektede kullanılır.
Bu desibelin boyutsuz bir sayı olmasındandır desibel daima iki değer arasındaki karşılaştırmadır.bunun sonucu olarakda çoğu kes ölçülen güç değeri değişik olmasına rahmen desibel sayısı aynıdır.örnek bir vericinin güçü 1w tan 2w a çıkartılırsa güçdeki desibel cinsinden artış(N=10 log(2/1)=3db.
Logaritmik tabanlı olması nedeniyle desibel ile ifade edilen değerlerin küçük olmaları desibelin bir üstünlüğüdür..

TV Yayınlarında Sıkıştırma Standartı..
Görüntü sıkıştırma yöntemleri üç ana esasa dayanır:
______________________________ ______________________________ ____
1-) Görüntüdeki uzaysal ilişkilerden yararlanılarak gereksiz bilgilerin atılması,
______________________________ ______________________________ ____
2-) Görüntüdeki zamansal ilişkilerden yararlanılarak gereksiz tekrarların atılması,
______________________________ ______________________________ ____
3-) İnsan gözünün ayırd edemeyeceği detayların atılması.
______________________________ _____________________
Sabit resimlerde uzaysal benzerlikler, hareketli resimlerde ise hem uzaysal (Resim içi) hemde zaman içindeki (Resimler arası) benzerlikler kullanılarak büyük sıkıştırmalar yapılabilir. Sabit resimlerde 10:1 ile 50:1, hareketli görüntülerde ise 50:1 ila 200:1 oranlarında bir sıkıştırma yapılabilmektedir. Ancak, bu kadar yüksek sıkıştırmalar için görüntü kalitesinde az da olsa bir kayıp sözkonusudur.
Sıkıştırmada insan gözünün fizyolojik özellikleri de kullanır. Gözün renk işareti için ayırıcılığı aydınlık işaretine oranla daha azdır. Yani net siyah/beyaz bir görüntünün üzerine bulanaık bir renk konulursa toplam resim renkli ve net olarak görünür. Buna dayanarak aydınlık işareti (luminance) 720480 benek (piksel) renk işareti ise sadece 360240 benek olarak taranır. Ayrıca renk bilgisi daha az bit sayısı ile tanımlanabilir. Sonuç olarak renk için gerekli toplam bit sayısı aydınlık işareti için gerekli olandan çok daha az yapılabilir.
İnsan gözü görüntüdeki ince detaylara veya yüksek uzamsal frekanslı enerjilerdeki seviye değişikliklerine daha az duyarlıdır. Buna bağlı olarak resimdeki ince ayrıntılar daha az sayıda bitle kodlanabilir.
Bütün bu özellikler kullanılarak yapılan kodlamalarla 100:1 gibi çok yüksek sıkıştırma oranlarında bile orijinal görüntüye çok yakın görüntüler elde edilebilmektedir.
Sayısal görüntü sıkıştırmada kullanılan değişik standardlar kullanılmaktadır. Bunlar:
______________________________ ______________________________ _______
JPEG: Hareketsiz resimleri sıkıştırmak için kullanılır.
· · ·· CCIR-601 FORMATI ( D1 FORMATI ) 1982’de kabul edilen ilk standarttır. Sadece çok düşük ayırıcılığıngerektiği videofon, telekonferans, izleme sistemleri gibi yerlerde kullanılır.
· · ·· MPEG1: Düşük ayırıcılığı olan uygulamalarda (VCD, multimedia gibi) kullanılmaktadır. Enyüksek veri hızı 1.8 MB/s ile sınırlıdır.
· · ·· MPEG-2: Yüksek kaliteli görüntü verebilen bir standarttır. Veri hızı 2-20MB/s arası değişebilir. TV yayınlarında bu sıkıştırma standardı kullanılmaktadır.

Yayınlar ve Avantaj ve Dez Avantajları..
Ku-band C-band ve Ka-band Transponderlerin Avantaş ve Dez Avantaşları.?
Ku bandı yayınlar için C bandı yayınlardan daha küçük çanaklar gerekir. Ku bandındaki uydu EIRP değerleri tipik olarak C bandındakinden 9.5 dB daha yüksek olur. Yani eşit kazanca sahip C-bandı ve Ku-bandı antenler ayni gücü alırlar. Ancak, Ku bandında eşit kazanç için C bandındakinden daha küçük çanak yeterlidir.
Bunun esas nedeni, Ku – bandındaki daha yüksek uydu EIRP değerinin C-bandına kıyasla daha yüksek olan boş alan kaybını telafi etmektedir. C-bandında, 20 log(12 GHz/4 GHz) = 9.5 dB olmaktadır. Eşit kazancı olan iki çanağın uydudan alabilecekleri güç aynı olmasına karşın, kazanç frekansın karesiyle doğru orantılı olduğundan, Ku bandında daha küçük çanak kullanılarak aynı kazanç elde edilebilmektedir.
Ku-bandında EIRP değerinin daha yüksek olabilmesi biraz da yersel sistemlerle enterferans olasılığının daha düşük olmasındandır. C-bandı ise uydu haberleşmelerinin dışında yersel mikrodalga linkleri için de yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu iki uygulama türünün bir arada varolabilmeleri dar hüzme antenlerinin farklı yönlere bakması nedeniyledir.
Ku-bandı yayınların başlıca dezavantajı ise C bandına göre yağmur kaybı zayıflatmasının ve G/T kötüleşmesinin yüksek olmasındandır.
Ka-bandında ise yağmur zayıflaması daha yüksektir. C-bandı yayının günün, vaktinin %99.95 ‘inde mevcut durumda olmasına karşın Ka bandında bu oran 98’e düşmektedir. Ayrıca, altyapı unsurları ve gerekli donanımların C veya Ku bandına göre temini güç durumdadır. Ka-bandını halen cazip yapan en önemli husus, bu spektrumun henüz tümüyle tahsis edilmiş durumda olmayışıdır
Bir ara, 18 GHz ‘den 40 GHz’e kadar kısaca "K band" ifadesi kullanılmaktaydı. Atmosferde 22GHz dolayında bir su buharı rezonans frekansı keşfedilmişti. Bu frekansın altındaki frekansa kısaca Ku-bandı, üstündekine ise Ka-bandı denirdi. Bugün hala Ku-bandı terimi 11 GHz ile 20 GHz aralığı, 20GHz ile 30GHz frekansları arasına Ka-bandı için kullanılmaktadır
 
Uydu Terimleri

Uydu Terimleri Destek - Sözlük
AM Modulasyon

AM terimi, İngilizce'de genlik modülasyonu anlamına gelen iki kelimenin baş harflerinden oluşturulmuştur. İsminden de anlaşılacağı gibi AM'de asıl olan genliğin değişimini sağlamaktır. Bunun için taşınacak sinyal kendinden daha yüksek frekansa sahip bir sinyalle çarpılmaktadır. Matematiksel analiz yapıldığında, iki sinyalin çarpımıyla elde edilen sinyalin, taşıyıcı sinyalin frekansına yakın bir frekansa sahip olur.
Analog : Zamanın sürekli fonksiyonu olan sinyallerdir. Bir başka deyişle sürekli değişim gösteren sinyallerdir.AZIMUTH:Gerçek Kuzeye göre yatay açı anlamına gelmektedir. Yatay doğrultuda uydu anteninin belli bir uyduya doğru bakması gereken doğrultudur. Yatay doğrultuda uydu anteninin belli bir uyduya doğru bakması gereken doğrultu. Pusuladan bakıldığında 0 derece Kuzey, 180 derece Güney olacaktır. Çanak anteninize saat yönünde yaptıracağınız hareket sonucu oluşan açıdır.Bakış Açısı: Çanak antenin uydudaki yayınları sorunsuz bir şekilde alabilmesi için uyduya doğru bakması gereken açı.Band Genişliği: (Band Width) Frekans spekturumda tanımlanmış frekans aralığı. Ayrıca uydudan yapılan TV, Radyo, İnternet gibi yayınların kullanmış oldukları kapasite için de kullanılır.BSS: İngilizce "Broadcast Satellite Service" kelimelerinin baş harflerinin kısaltılmasıdır. TV/Radyo Uydu Yayını anlamına gelmektedir.Clarke Kuşağı: Arthur Charles Clarke'ın kendi ifadesiyle: "...Yeryüzünden tam doğru mesafedeki bir yapay uydu her 24 saatte bir tur yapacaktır. Yani böyle bir uydu yerden bakıldığında ayni noktada kalır ve yeryüzünün neredeyse yarısı tarafından da optik olarak görülebilir. Doğru yörüngede olan ve birbirinden 120 derece açıda bulunan bu aktarıcı istasyonları tüm gezegene televizyon ve mikrodalga kapsama alanı sağlayabilir.Compression (Sıkıştırma): Kullanılan band genişliğinin azaltılması, en efektif şekilde kullanılması için ses ve görüntü sinyallerinin band genişliğinin azaltılmasına yönelik yapılan işlemdir. Sıkıştırılan sinyal uydu transponderinde daha az yer kaplar ve uydudaki transponderin kapasitesini daha efektif olarak kullanılır.Çanak Anten: Uydudan gelen sinyalleri toplayan parabol geometrisinde bir antendir.dB: Desibel; Sinyal şiddeti, volüm veya direnç yüzünden sinyal zayıflama miktarının logaritmik ifadesi olan bir analog ölçü birimi. Demodülasyon: Bir taşıyıcı üzerine modüle edilmiş olan bilgi sinyalinin taşıyıcının üzerinden geri alınması işlemi.Dijital: Herhangi bir zaman aralığında belirli değerler alan sinyallerdir. Dijital sistemler temel olarak 0 ve 1 değerlerinden oluşmaktadır.Downlink: Uyduya gönderilen sinyalin yeryüzüne gönderilmesi.EIRP (Equivalent Isotropic Radiated Power ): Transponderden antene iletilen gücün uydu anteninin kazancıyla çarpılması ile elde edilen değerdir.ELEVATION (Yükselme Açısı): Uydu anteninin belli bir uyduya doğru düşey doğrultuda bakış açısı. Çanak anteninizi yukarı veya aşağıya doğru yaptıracağınız hareket sonucu oluşan açıdır.Enterfere: Uyduya çıkan veya uydudan gönderilen sinyallerin her çeşit alıcı-verici istasyonlarının ve uyduların birbirlerinde istem dışı şekilde frekans karışıklığına sebep olma olayına interference (frekans karışıklığı) denir.FM Modulasyon: Bu modülasyon türünde de, iletilmek istenen sinyal, taşıyıcı sinyalde bir faz farkı oluşturmaktadır. Böylece frekansı zamanla değişen bir sinyal elde edilmektedir. Oluşturulan sinyalin frekansındaki değişimler, iletilmek istenen sinyalin değişimlerinin göstergesidir. Oluşan sinyalin frekansı taşıyıcı sinyalin frekansına yakın değerlere sahiptir. Bu yöntemde de iletilmesi gereken sinyal kendi frekansından farklı bir frekans ile iletilmektedir.FSS: İngilizce "Fixed Satellite Service" kelimelerinin baş harflerinin kısaltılmasıdır. Sabit Uydu Yayını anlamına gelmektedir.G/T (Kazanç-Eşdeğer Gürültü Sıcaklığı Oranı): Uydu veya yer istasyonu alıcısının kalitesini belirlemek için kullanılan bir parametredir.High Definition Television: Mevcut PAL, NTSC standartlarına göre resim kalitesini çok büyük ölçüde arttıran video işaretlerinin rezolüsyonunu yükselten teknoloji. Günümüzün NTSC televizyonlarından yaklaşık iki katı kadar yatay, iki katı kadar dikey fazla çözünürlüğe, günümüzün standart televizyonlarından beş katı kadar fazla görüntü bilgisine ve CD benzeri ses kalitesine (6 kanallı cd-quality surround sound) sahiptir.INMARSAT: İngilizce "International Maritime Satellite Organization" kelimelerinin kısaltmasıdır. Uluslararası denizcilik uydu teşkilatı INTELSAT: İngilizce "International Telecommunications Satellite Organization" kelimelerinin kısaltmasıdır. Uluslararası haberleşme uydu teşkilatıITU: İngilizce "International Telecommunications Union" kelimelerinin kısaltmasıdır. Uluslararası Haberleşme BirliğiJeosenkron Yörünge ( Yere Eşzamanlı Yörünge): Uyduların sonsuz sayıdaki yörüngelerinden ancak bir tanesinin yeryüzündeki herhangi bir noktaya göre pozisyonu sürekli sabit kalmaktadır. Bu yörünge ekvator düzlemi üzerinde dairesel ve üzerindeki uydu hızının, Dünya'nın kendi ekseni etrafındaki açısal hızına eşit olduğu özel ve tek bir yörüngedir. Bu yörünge jeosenkron (yere eşzamanlı) uydu yörüngesi veya Clarke yörüngesi olarak adlandırılır ve yeryüzüne olan mesafesi 35.784 km dir.Uydunun böyle bir yörüngede dünyaya göre sabit kalması üç koşulla belirlenir: a- Uydunun dünya ile aynı yönde dönmesi, b- Ekvator enleminde bulunması, c- Uydunun 23.94 saatte tam bir dönme yapması.KU Band: Avrupa standartlarına göre frekans tayfında Uplink: 13750 MHz / 14500 MHz Downlik: 10950MHz-11700MHz ve 12500MHz-12750 MHz band aralığıdır.LNB: (Low Noise Block Convertor) Uydudan gelen sinyali güçlendiren ve güçlendirilmiş sinyalin frekansını dijital uydu alıcısına uygun frekansa indiren elektronik bir ekipman.MPEG: Dijital teknolojiye geçişte yaşanan sorunları gidermek, tüketiciyi de dikkate alarak global bir standart belirlemek ve bu standardı geliştirmek için dünyanın önde gelen telekom kuruluş ve araştırma gruplarının katılımıyla MPEG(Motion Picture Experts Group-Hareketli Resim Uzmanları) adı verilen bir heyet oluşturulmuştur. Bu heyet; dünyanın birçok bölgesindeki haberleşme mühendislerinin yaptığı çalışmaları derleyerek, bunlar üzerinde yaptığı titiz çalışmalar sonucunda tüm ülkelerin kabul edebileceği uluslararası standartlar hazırlamıştır. Heyetin hazırladığı standartlar ise MPEG1, MPEG2 , vs dir. Bu heyetin yaptığı işler ise uygulamasına göre video ve audio kodlamada genel dünya standardını belirlemek, sistem değerlendirmeleri için uygun prosedürler hazırlamak ve geliştirmek, bit grubunu iletmek, kodlamak, çoğullamak ve kodunu çözmek için çatısını belirlemek ve bu işlemlerde kullanılan cihazlarında ortak bir standarda getirmek şeklinde gruplandırılabilir.MPEG1: MPEG gurubunun ilk oluşturduğu standarttır. 1.5 Mbit/s değerinde digital video ve audio'yu kapsar, VHS kalitesine eşdeğerdir. CDIC (Compact Disc Interactive), cd playerlerde ve multimedya PC'lerde televizyon kalitesinde yayın elde etmenin en kolay yöntemi olarak üretilen decoder chiplerde bu yöntem geliştirilip kullanılmıştır.Bu standarta, ek olarak geliştirilen bir sistem de, aynı anda birden fazla sinyali birleştirerek, tek bir sinyal halinde uyduya transfer edebilme imkanı sağlanmıştır.MPEG-1 profesyonel televizyon teknolojisinde kullanılmak amacıyla geliştirilmiştir.MPEG2: Dijital TV teknolojisindeki gelişmeler daha kompleks bir standart oluşumuna yol açmıştır. MPEG-2 olarak tanımlanan bu standart, 2- 15 Mbps data oranlarını kullanarak yerel standart kalitesinden HDTV kalitesine kadar her kalitede yayın standardını tanımlayan esnek bir yapıya sahiptir.MPEG-2 standardında çalışan bir decoder MPEG-1 standartlı yayınları çözebildiği gibi CCITT H216 standardı olan video telefon yapısında olan sinyali alıp işleyebilir. Bu özelliye, sistemin önceki sistemi destekleme özelliği anlamına gelen (Backward compatible) denilmektedir. Standartlar kodlama aralığı ve sıkıştırma tekniklerinden oluştuğu için, zamana (gelecekti gelişmelere) karşı kullanırlığını yitirmemesi için geliştirilen sistemlerin önceki standartları da içererek bir önceki sistemi çöplüğe atılmasını önler.Modulasyon: Taşındığı ortam sinyal üzerinde bazı olumsuz etkiler göstermektedir. Dış dünyadaki değişimler veya diğer sinyaller, taşınan sinyalin bozulmasına neden olmaktadır. Bunun yanı sıra ortamın getirdiği bazı kısıtlamalar bulunmaktadır. Bu nedenle, sinyalin mümkün olduğunca az bozunuma uğraması için, sinyal üzerinde bazı işlemler gerçekleştirilmektedir. Bir başka deyişle sinyalin taşındığı ortama uygun hale getirilmesi için işlenmesi gerekmektedir. Sinyale istenilen yapıyı kazandıran bu işleme modülasyon denmektedir.Polarizasyon: Elektromanyetik sinyal kendi doğrultusunda giderken aşağı yukarı ya da sağa sola hareket eder. Polarize eden yani kutuplaştıran filtreler ise sinyalin sadece bir yönde titreşen dalgalarının geçmesine izin verir. Işığın böyle tek yönlü titreştirilmesine polarizasyon (kutuplaştırma) adı verilir.Salınımlı Yörünge: Jeosenkron uyduların açısal hızları dünyanın kendi ekseni etrafındaki açısal hızına eşit olduğundan yeryüzündeki kapsama alanları sabittir ve bu uyduların yer yüzeyinden uzaklığı 35786,4 km'dir. İdealde uydunun bu konumunu koruması beklenirken, Güneşin, Ayın ve diğer gök cisimlerinin çekim etkisi, Dünyanın şeklinin tam yuvarlak ve homojen olmaması, Güneş ışınlarının itme etkisi gibi sebeplerden dolayı Uydunun enlemi (ekvatoru referans alarak), gün içerisinde ± i (inclination) aralığında dalgalanmakta, boylam değeri ise eccentricity (yörüngenin elipslik oranını gösteren parametre) ile orantılı olarak gün içerisinde salınmaktadır. Jeosenkron bir uydunun ömrü uydu işletmecilerinin de benimsemiş olduğu bir strateji olarak salınımlı (inclined) yörüngede çalıştırmak suretiyle uzatılabilir. Bu durumda periyodik olarak gerçekleştirilen manevralardan Kuzey manevraları artık yapılmayacak ve doğal artış eğilimi olan inclination açısı serbest bırakılarak uydu inclined yörüngede kontrol edillecektir. Ancak bu durumda ,uydu haberleşme sistemleri uydunun boylam ve enlemdeki değişimlerine karşı çok hassas olduğu için uydudan gönderilen sinyaller ancak izleme (tracking) üniteleri olan antenler tarafından alınabilecektir.SCPC (Single Channel Per Carrier): İletişim için gerekli olan her bir link için uyduda bir taşıyıcının, yani frekans aralığının, tahsis edilmesidir. Böylece hızlı, güvenli ve ölçeklenebilir her türlü link ihtiyacı karşılanabilmektedir.Tracking: Bir antenin uydudan gelen sinyaldeki bozulmayı minimize edecek şekilde uyduyu takip etmesidir.Transponder: Uyduya gelen sinyali alıp, güçlendirip, frekansını uydu alış frekansına indirip kapsama alanında belirlenen bölgelere inişini sağlayan uyduda bulunan elektronik ekipmanların tümüne verilen ad.Uplink: Bir sinyalin aktarma yapılabilmesi için uyduya gönderilmesine veya yer istasyonundan uyduya erişim işlemine temel olarak up-link denir.
 
Geri
Yukarı