Birçoğumuz yazın sıcak günlerinde biraz olsun serinlemek amacıyla açar klimasını. Peki hiç düşündünüz mü klima nasıl çalışır? Neden o ufak borudan su damlacıkları akar? Ya da klima alırken neye dikkat etmeliyim?
Klima, tamamen içerisinde bulunan freon gazının sıkıştırılmasıyla veya genleştirilmesiyle çalışır. Şimdi düşünelim. Bu gazlar içerisinde haliyle atom barındırıyor. Taa ilkokuldan beri bildiğimiz gibi, atomlar sürekli hareket ederler, ve bulundukları kabın çeperine sürekli çarparlar. İşte biz bu atomları alıp, daha küçük bir kaba koyarsak, aynı sayıdaki atom bu sefer çok daha az bir hacme hapsedilmiş ve çok daha az bir alana temas eder bir hal almış olacaktır. Böyle olunca da sürekli hareket eden atomlar, bu sefer daha sık bir şekilde çepere çarparak ısınmaya sebep olacaklardır. Tersi şekilde, bu sefer gazı genleştirirsek bu seferde daha az bir alana çarpan atomlar, oda ısısından aşağı düşmüş olacaklar. İşte klima da, ilk önce gazı sıkıştırarak sıvılaştırıyor ve ısınmasına sebep oluyor ve bu sıcak gazı oda dışarısından pervaneler yardımıyla soğutarak ısı kaybetmesini sağlıyor, daha sonra aynı sıvıyı genleştirerek odamızın içerisindeki klimanın içerisine veriyor, zaten ısısını kaybetmiş olan gaz birde genleşince bu sefer oda sıcaklığının son derece altına düşüyor ve bir başka pervaneyle soğuk hava odamızın içerisine üfleniyor. İşte sistem bu şekilde dönüyor. Burada gazın genleşmesi ve sıkıştırılması işlemleri ise, sıkıştırırken bir kompresör yardımıyla, genleştirirken ise bir kısılma vanası yardımıyla yapılıyor.
Klimaların ısıtıcı olarak kullanılması durumu ise yukardaki durumun tam tersi şekilde uygulanmasıyla mümkündür, ancak bilinmelidir ki, soğuturken gösterdiği verimliliği ısıtırkende göstermesi pek mümkün değildir.
Peki klimadan çıkan o ufak borudan akan suda neyin nesi?
İşte burada çok ilginç bir durum ortaya çıkıyor.. Biz hiç içine su koymadığımız halde, bu klimanın neresinden su çıkıyor böyle? İşte bu su, sıcak hava ile soğuk hava arasındaki nem kapasitesinin farklı olmasından kaynaklanıyor. Şimdi yazın evimizde klimayı açtığımızı düşünelim Odamız sıcak olduğundan, odamızın içerisinde bulunan hava daha fazla nem içerecektir. Klimanın soğuk olan iç yüzeyi ise, çok daha az nem içerdiğinden, odamızın sıcak havası klima içerisinden geçerken soğumasıyla birlikte içerisinde barındırdığı fazla nemi, ısı kaybetmeye başladığı anda bırakacaktır. Bu havanın içerisinde çözülmüş olan fazla nem de, bildiğimiz su taneciklerine dönüşerek (adeta yağmur gibi) oracıkta birikecektir. İşte klima tasarımcıları bu su tanecikleri evin içerisine akmasın diye, bunu bir boruyla evin dışından atyılmasını sağlayacak bir tarsarım yapmılşlardır..
Bununla birlikte eğer bir klima alacaksanız, size bir mühendis olarak tavsiye edeceğim tek şey A sınıfı bir klima almanızdır. A sınıfı klimalar hem sizin cebiniz için hemde ülke ekonomisi için önemlidir, bununla birlikte küresel ısınmayı da unutmamak lazım. Ayrıca bildiğiniz gibi ülkemizin kuzey kesimleri nisbeten daha soğukken, güneyde hiç kış görmeyen illerimiz bile mevcut. Eğer ki, güneydeki illerin birisinde yaşıyor ve klima almayı düşünüyorsanız, zaten A sınıfı klimadan başka klima seçmeniz sizi bu alişverişte pişman edebilir. Bunun sebebi ise, klimalara konan freon gazlarının çalıştığı sıcaklık aralıklarında gösterdikleri verimler. (Son zamanlarda çıkmış yeni gazlarda mevcuttur fakat en sık kullananı freon gazıdır). Örneğin freon-12 gazıyla -5C dereceye ulaşmak için 10 kpa sıkıştırmanız gerekiyorsa, birbaşka gazla aynı sıcaklığa 5kpa ile ulaşabilirsiniz, bu da sizin cebinize elektrik faturası olarak yansıyacaktır.
Bu yüzden A sınıfı klimalar her zaman hem daha konforlu, hem daha ekonomik hemde modelinin yüksek olmasından dolayı daha yüksek bir teknolojiye sahiptir.
Tabi burada unutulmaması gereken bir konu daha var ki; klimaların filtreleri. Birçok insan maalesef periyodik bakımlardan kaçınmasına rağmen, her cihazda olduğu gibi klimalarda da periyodik bakımlar yapılmalı, kirlenen filtreler temizlenmeli veya değiştirilmelidir. Aksi takdirde odanın bütün havasını süzen bu filtreler mikrop yuvası haline gelir ki daha da kötüsü virüsleri barındırmasıdır. Hepiniz bilirsiniz ki, virüsleri öldürebilen hiçbir ilaç olmadığı gibi vücudda dahi kalıcı olarak kalmakta ve vücudun zayıfladığı bir anı yakaladığında tekrar çoğalmaktadır.
Bütün bunlarla birlikte, bu kadar klimadan bahsetmişken unutmamak gerekirki, bütün bunlar biz insanlara sunulmuş birer nimettir, işte bu nimetimizin vesilesi de Carrier’dir.
Willis H. Carrier (ABD) Cornell Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümünden mezun oldu. Daha sonra, Buffalo Forge Company’de çalışmaya başladı, kısa sürede arge bölümünde yönetici vasfı kazanan Carrier klimayı da burada ki çalışmalarında keşfetti. Geliştirdiği ilk klimanın yaklaşık olarak 30 ton ağırlığında olduğu söyleniyor.
Klima, tamamen içerisinde bulunan freon gazının sıkıştırılmasıyla veya genleştirilmesiyle çalışır. Şimdi düşünelim. Bu gazlar içerisinde haliyle atom barındırıyor. Taa ilkokuldan beri bildiğimiz gibi, atomlar sürekli hareket ederler, ve bulundukları kabın çeperine sürekli çarparlar. İşte biz bu atomları alıp, daha küçük bir kaba koyarsak, aynı sayıdaki atom bu sefer çok daha az bir hacme hapsedilmiş ve çok daha az bir alana temas eder bir hal almış olacaktır. Böyle olunca da sürekli hareket eden atomlar, bu sefer daha sık bir şekilde çepere çarparak ısınmaya sebep olacaklardır. Tersi şekilde, bu sefer gazı genleştirirsek bu seferde daha az bir alana çarpan atomlar, oda ısısından aşağı düşmüş olacaklar. İşte klima da, ilk önce gazı sıkıştırarak sıvılaştırıyor ve ısınmasına sebep oluyor ve bu sıcak gazı oda dışarısından pervaneler yardımıyla soğutarak ısı kaybetmesini sağlıyor, daha sonra aynı sıvıyı genleştirerek odamızın içerisindeki klimanın içerisine veriyor, zaten ısısını kaybetmiş olan gaz birde genleşince bu sefer oda sıcaklığının son derece altına düşüyor ve bir başka pervaneyle soğuk hava odamızın içerisine üfleniyor. İşte sistem bu şekilde dönüyor. Burada gazın genleşmesi ve sıkıştırılması işlemleri ise, sıkıştırırken bir kompresör yardımıyla, genleştirirken ise bir kısılma vanası yardımıyla yapılıyor.
Klimaların ısıtıcı olarak kullanılması durumu ise yukardaki durumun tam tersi şekilde uygulanmasıyla mümkündür, ancak bilinmelidir ki, soğuturken gösterdiği verimliliği ısıtırkende göstermesi pek mümkün değildir.
Peki klimadan çıkan o ufak borudan akan suda neyin nesi?
İşte burada çok ilginç bir durum ortaya çıkıyor.. Biz hiç içine su koymadığımız halde, bu klimanın neresinden su çıkıyor böyle? İşte bu su, sıcak hava ile soğuk hava arasındaki nem kapasitesinin farklı olmasından kaynaklanıyor. Şimdi yazın evimizde klimayı açtığımızı düşünelim Odamız sıcak olduğundan, odamızın içerisinde bulunan hava daha fazla nem içerecektir. Klimanın soğuk olan iç yüzeyi ise, çok daha az nem içerdiğinden, odamızın sıcak havası klima içerisinden geçerken soğumasıyla birlikte içerisinde barındırdığı fazla nemi, ısı kaybetmeye başladığı anda bırakacaktır. Bu havanın içerisinde çözülmüş olan fazla nem de, bildiğimiz su taneciklerine dönüşerek (adeta yağmur gibi) oracıkta birikecektir. İşte klima tasarımcıları bu su tanecikleri evin içerisine akmasın diye, bunu bir boruyla evin dışından atyılmasını sağlayacak bir tarsarım yapmılşlardır..
Bununla birlikte eğer bir klima alacaksanız, size bir mühendis olarak tavsiye edeceğim tek şey A sınıfı bir klima almanızdır. A sınıfı klimalar hem sizin cebiniz için hemde ülke ekonomisi için önemlidir, bununla birlikte küresel ısınmayı da unutmamak lazım. Ayrıca bildiğiniz gibi ülkemizin kuzey kesimleri nisbeten daha soğukken, güneyde hiç kış görmeyen illerimiz bile mevcut. Eğer ki, güneydeki illerin birisinde yaşıyor ve klima almayı düşünüyorsanız, zaten A sınıfı klimadan başka klima seçmeniz sizi bu alişverişte pişman edebilir. Bunun sebebi ise, klimalara konan freon gazlarının çalıştığı sıcaklık aralıklarında gösterdikleri verimler. (Son zamanlarda çıkmış yeni gazlarda mevcuttur fakat en sık kullananı freon gazıdır). Örneğin freon-12 gazıyla -5C dereceye ulaşmak için 10 kpa sıkıştırmanız gerekiyorsa, birbaşka gazla aynı sıcaklığa 5kpa ile ulaşabilirsiniz, bu da sizin cebinize elektrik faturası olarak yansıyacaktır.
Bu yüzden A sınıfı klimalar her zaman hem daha konforlu, hem daha ekonomik hemde modelinin yüksek olmasından dolayı daha yüksek bir teknolojiye sahiptir.
Tabi burada unutulmaması gereken bir konu daha var ki; klimaların filtreleri. Birçok insan maalesef periyodik bakımlardan kaçınmasına rağmen, her cihazda olduğu gibi klimalarda da periyodik bakımlar yapılmalı, kirlenen filtreler temizlenmeli veya değiştirilmelidir. Aksi takdirde odanın bütün havasını süzen bu filtreler mikrop yuvası haline gelir ki daha da kötüsü virüsleri barındırmasıdır. Hepiniz bilirsiniz ki, virüsleri öldürebilen hiçbir ilaç olmadığı gibi vücudda dahi kalıcı olarak kalmakta ve vücudun zayıfladığı bir anı yakaladığında tekrar çoğalmaktadır.
Bütün bunlarla birlikte, bu kadar klimadan bahsetmişken unutmamak gerekirki, bütün bunlar biz insanlara sunulmuş birer nimettir, işte bu nimetimizin vesilesi de Carrier’dir.
Willis H. Carrier (ABD) Cornell Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümünden mezun oldu. Daha sonra, Buffalo Forge Company’de çalışmaya başladı, kısa sürede arge bölümünde yönetici vasfı kazanan Carrier klimayı da burada ki çalışmalarında keşfetti. Geliştirdiği ilk klimanın yaklaşık olarak 30 ton ağırlığında olduğu söyleniyor.