Özlü Sözler - Hayatın Altın Kuralları

Dr.Yılmaz

Üye
Kayıtlı Üye
ÖZLÜ SÖZLER
HAYATIN ALTIN KURALLARI


*Göğün her yerde mavi olduğunu anlamak için dünyayı dolaşman gerekmez.
* Bak,aynı zamanda da baktığını gören ol.
* Geldiğin zaman boşluk dolduran değil,gittiğin zaman yeri doldurulamayan ol.
* Her duyduğuna inanma,elindekinin hepsini harcama ve istediğin kadar uyuma.
* "Seni seviyorum"derken inanarak söyle.
* "Özür dilerim"derken karşındakinin gözünün içine bak.
* Asla başkalarının hayalleriyle dalga geçme.
* Derinden ve inançla sev.
* Kırılabilirsin belki ama başka türlü de hayatını tam yaşayamazsın.
* Anlaşmazlıklarda dürüstçe savaş.
* İnsanlar hakkında konuşulanlara inanıp onlar hakkında karar verme.
* İnsanları yargılarsan,onları sevmeye zamanın kalmaz.
* İnsanlara beklediklerinden fazlasını ver ve bu işi yaparken kibar ol.
* Yavaş konuş,ama hızlı düşün.
* Eğer biri sana cevap vermek istemediğin bir soru sorarsa gülümse ve "neden bilmek istiyorsun?"de.
* Şunu daima hatırla ki,büyük aşk veya büyük yatırım daima büyük risk taşır.
* Eğer kaybedersen,aklını da kaybetme.
* Üç"S"yi unutma:

Sevgi-herkese,
Saygı-kendine, başkalarına,
Sorumluluk-tüm hareketlerin için.
 
  • Beğen
Tepkiler: FX5

Bu çeşmeden​

Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş:“Her kula helâl, Müslüman’a haram!” Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye… *Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzura getirilmiş.​


bu-cesmeden.png


Bu nasıl fitnedir, dini İslâm, ahalisi Müslüman olan koca devlette sen ka lk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla! Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?” diye çıkışmışlar adama. Adam: “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…” dedikçe kadı kızmış:
- “Ne delili, ne ispatı? Sen fitne çıkardın, Müslüman ahalinin huzurunu kaçırdın, katlin vaciptir!” demiş. Demiş ama bir yandan da merak edermiş:

Nedir gerekçen?” diye sormuş. Adam: - “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş. Padişah da sinirlenmiş ama diğer yandan o da meraklanırmış: De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, hem de her kula helâl, Müslüman’a haram yazarsın?” Adam, başı önünde konuşur:
- “Delilim vardır, lâkin ispat ister.”
“Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?” O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultanım…”
- “Eeee!” Sultanım, herhangi bir havradan (sinagog) rasgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…” Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Museviler, “Ne oluyor, bu ne zulüm? Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim…” Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş. Bir hafta dolunca, adam: “Sultanım, artık bırakmak zamanıdır” demiş. Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler.

Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultanım” demiş. Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış Pazar ayininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar… Din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyla daha bir sarılmışlar birbirlerine… Sultan: Bitti mi?” demiş adama.

Sultanım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş. Şimdi nedir isteğin?” Efendim, payitahtımız Bursa’nın en sevilen, âlimini alınız minberinden…” Adamın dediğini yapmışlar, Ulucami imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler. Bir Allah’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz? Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış… Geçmiş bir hafta, “Nerde imam” diye gelen-giden yok! Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta tutuklanan koca âlim için:

Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…” Kim bilir ne suç etti de tevkif edildi!” “Vah vah! Acırım arkasında kıldığım namazlara Sorma, sorma…” Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş: Eee, ne olacak şimdi? Adam: Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.” “Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş: Ey büyük Sultanım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle Müslümanlara su helâl edilir mi?”
Sultan acı acı tebessüm etmiş: Hava bile haram, hava bile!” demiş.
VATANINA, BAYRAĞINA, MİLLETİNE, DEVLETİNE SAHİP ÇIKMAYANA Herşey haram....
 
Hiç kimsenin sizi sürekli övmesine kanmayın. Bugün göklere çıkaran yarın yerin dibine de sokabilir. İpleri bir kere başkasının eline verirseniz, sizi kiminleyken, nerede, ne zaman, nasıl, niçin gömdüklerinden bile haberiniz olmaz! Ortak çıkarlar söz konusu olduğunda övdüklerine söver, sövdüklerini dost edinirler... Aldanmayın!
318119387_132751799617313_4705118556101735791_n.jpg
 
YAŞANMIŞ GERÇEK BİR HİKÂYE
ŞanlıUrfa'da Görev Yapan Bir Öğretmen Arkadaşımızın Gönderdiği Mesaj
İlk Urfa'ya geldiğimde; sınıfımda beslenme dersinde bütün öğrencilerin ellerinde içinde kırmızı bir şey sürülmüş tırnaklı ekmek var. Şaşırdım tabi.
Dayanamadım öğrencilerimden birine sordum:
- Kızım siz ne yiyorsunuz böyle?
- Yemek öğretmenim dedi.
- Gülümsedim,, biliyorum kızım o ekmeğin içinde ne var dedim?
- REÇEL öğretmenim dedi.
Allah Allah bu nasıl bir reçel dedim kendi kendime.
Tadı mükemmel olmalı ki herkes aynısını yiyor.
Neyse devam etti. Ne reçeli diye sordum.
- Biber Reçeli öğretmenim dedi. Daha çok şaşırmıştım.
Biberden reçel mi oluyormuş?dedim.
O zaman kesin tadı değişik bir TATLIDIR dedim.
Aklıma hemen hamsi turşusu geldi. Aynı mantık dedim.
Neyse haftalar geçti. Beslenmeleri aynı: Biber reçeli.
Haftalar geçtikçe merakıma dayanamadım öğrencilerden tadına bakmak için biraz istedim.
Biri tırnaklı ekmeğe iyice reçel sürülmüş bir dürümün yarısını iki elliyle çekiştirip ortadan ikiye böldü yarısını uzattı.
- Al örtmenim dedi.
- Tadı güzel mi dedim ?
- Oooooo süper örtmenim dedi...
Ağzımı doldurana kadar ısırdım dürümü, öğrencinin gözleri üzerimde çiğnememe eşlik ediyor resmen..
Yutkundum zorda olsa. Aman Allahım bu nasıl bir tat böyle resmen ağzımda küçük bir kıyamet kopuyor...
Gözlerde yaş yavaş yavaş süzülmeye başladı acıdan..
Diğer öğrencilerin ard arda soruları başladı
- Örtmenim beğendiniz mi?
Yanımda duran öğrenci ortalığı yıkacak cevabı yapıştırdı masumane ve gayet ciddi ses tonu ile:
- Görmi misiz oğlımm. Örtmen sevincinden nerdeyse ağlii...
Tamamen gerçek bir olay 2011-2012 sezonu
Yenice İlköğretim Okulu 4-C sınıfı
318666726_8458381904203152_1558921314582642237_n.jpg
 
Hiçbir şeyin beden, akıl ve ruh sağlığınızdan önemli olmadığını anlamanız için uzun bir süre ve altından zor kalkabildiğiniz ağır tecrübeler gerekiyor. Ama sonunda öyle bir vazgeçiyorsunuz ki her şeyden ve herkesten, bir bakıyorsunuz eski sizden eser kalmamış. Çünkü Paulo Coelho’nun dediği gibi: "Güveni sarsılan her insan değişir."
318435484_134729266086233_1800639536136375570_n.jpg
319332687_5807867356006251_2076282096753831006_n.jpg
 
Hürmet koltuğa mı yoksa insana mı? Anlamak için önce koltuktan kalkmak gerek... Zamanı gelse de kalkmak istemeyen zaten ne ile yüzleşeceğini biliyordur.
Yani kısacası; ne kadar büyük olursan ol, etrafın ne kadar kalabalık olursa olsun, bu dünya ne sana ne de bana kalmaz!
324586691_572308264743199_4802285532162985325_n.jpg
 
Geri
Yukarı