Çernobil nükleer santral kazasının ardından

guclusat

Tanınmış Üye
Süper Moderatör
Yakın geçmişte yaşadığımız en trajik yıldönümlerinden biri şüphesiz Çernobil Nükleer Santralindeki kazadır. Bu kazada Hiroşima'ya atılan bombanın 350 katı kadar toplam 450 çeşit radyonüklid havaya karıştı. Bu öyle bir kazaydı ki, uzaktan kumandalı makineler çalışmadı. Yüksek radyasyon elektronik devrelerini bozmuştu. En güvenilir robotlar! insanlardı. Kazadan sonra Çernobil'in çevresinde çalışan binlerce insan sonradan, kan kusarak, etleri lime lime dökülerek ve acı içinde kıvrana kıvrana can verdiler. Bu insanlar, barışçıl atomun da öldürebileceğini, insanın fizik kanunları karşısında çaresiz olduğunu yaşamları pahasına öğrendiler. Koruyucu giysileri vardı ancak dışarıda sıcaklık 30 derece olduğundan o giysilerle çalışamıyorlardı. O kadar çok radyasyon almışlardı ki,
hastanelerde kendilerine ayrılan özel bölümlerde yanlarında bulunan her cisim gerçek bir radyoaktif yan ürüne dönüşüyordu. Kazadan sonra, Avrupa'nın yarısını kullanılmaz duruma getirecek 3-5 megaton büyüklüğündeki ikinci bir patlamayı da yine bu insanlar önledi.

"... herşeyden çok sevdiğim insan, onu kendim doğurmuş olsam daha fazla sevemeyeceğim insan gözlerimin önünde bir canavara dönüşerek öldü. Lenf bezlerini aldıkları için dolaşımı bozulmuştu, burnu bir yana kaydı, üç misli büyüdü. Gözleri iki yana bakmaya başladı, içlerinde farklı bir ışık vardı. Daha önce görmediğim ifadeleri görüyordum. Artık burada değildi sanki yine de gözlerinde bakan birileri vardı. Sonra bir gözü tamamen kapandı.
Tek korktuğum şey kendi halini görmesiydi. Sonra benden el işaretleriyle aynayı istemeye başladı. Unutmuş gibi yapar mutfağa kaçardım. İki gün boyunca onu atlatmayı başardım. Üçüncü gün not defterine “Aynayı getir” yazıp sonuna üç ünlem işareti koydu. Fısıldamayı bile başaramadığı için kalemle anlaşıyorduk… Sonunda en küçük aynayı getirdim. Kendine baktı ardından kafasını yatağa vurmaya başladı. Onu avutmaya çalıştım…
… Sıradan bir kanser değildi bu Çernobil kanseriydi. Doktorların dediğine göre, tümörler vücudunda metastaz yapsaymış kısa sürede ölürmüş. Oysa yavaş yavaş vücudu boyunca, yukarıya yüzüne doğru ilerlemiş. Yüzünde siyah bir şey oluştu. Çenesi kayboldu, dili dışarı çıktı. Damarları dışarı çıktı, kanamaya başladılar. Boynundan, yanaklarından, kulaklarından, her yerinden… Soğuk su getirip onu ıslak bezlerle sarardım ama hiçbir faydası olmazdı…“
Valentina Timofeyevna Panaseviç
Çernobil müdahale ekibindeki bir inşaat işçisinin karısı


Olaydan sonra Çernobil reaktörünün çevresinde yaşayanlar ilginç olaylara tanıklık ettiler. Tavukların ibikleri siyahtı, kırmızı değil. Süt ise hiç ekşimiyordu, kuruyup beyaz bir pudraya dönüşüyordu radyasyon yüzünden. Her yer radyasyon ünitesi gibi kokuyordu. İyodin kokusuydu bu. Görevliler, evlerin, binaların çatıları yıkadılar önce. Bütün tarlalar, bahçeler, ormanlar çalılar ve altındaki toprak, belli bir derinlikte kesilip bir halı gibi dürülüp kaldırılarak derin vadilere gömdüler. Bir hafta sonra gelip aynı kesip dürme işlemini tekrarlıyorlardı. Toprağı, toprağa gömüyorlardı. Talimatlar gereği bu işlemden önce yerin üç-dört metre altında satıh suyu olamaması gerekiyordu. Tabanı, çeperleri polietilen filmle kaplanması gerekiyordu. Bunlar talimatta yazanlardı, uygulama elbette ki farklı oldu.

Çevredeki insanlar ne olduğunu anlamıyorlardı. "Ne oldu çocuklar, dünyanın sonu mu geldi" diyorlardı. Hayvanları dışarı çıkarıp vurdular. Bunu yapmakla görevlendirilen biri "Atlar, onları vurmak için dışarı çıkarttığımızda ağlamaya başlarlardı" diye anlatıyor. Radyasyon alan insanlardaki ilk belirti, koku alma duyularını yitirmeleri oldu. Bitkindiler, öğrenciler dersin ortasında sıra üzerine yığılır ve bilinçlerini kaybederlerdi. Herkes mutsuz ve asık suratlıydı. Anneler günlük giydikleri giysileri hergün neden yıkamak zorunda olduklarını anlamamışlardı. Onlar için kir; mürekkep, çamur veya yağ lekesiydi, kısa ömürlü izotoplar değil. Bahçelerinde yetişen güzelim yiyecekleri, domatesleri, salatalıkları neden iki yıl boyunca yiyemeyeceklerini de anlamamışlardı. İnsanlar bazı şeylerini radyasyon ölçtürmek için getirirlerdi. Ama herşey limitlerin o kadar üstündeydi ki sonradan vazgeçtiler.

“... Nükleer Fizik Enstitüsü’yle, gönderdiğimiz toprak örneklerini test etsinler diye anlaşmıştık. Çim, siyah toprak örnekleri alıp Minsk’e gittiler. Analizler yaptılar. Ardından bana telefon ettiler: “Lütfen toprak numunelerini almak için bir araba gönderin.” “Şaka mı yapıyorsunuz? Minsk’e 400 km uzaktayız.” Ahize elimden düşecekti. “Toprağı buraya geri mi getireceğiz?” Yanıtları şöyle oldu: “Hayır şaka yapmıyoruz. Aslında bu numunelerin özel kaplar içinde beton ve metalden yapılma yeraltı kapları içine gömülmesi gerekir. Ama Belarus’un dört bir yanından numune yağıyor ve bir ay içinde bütün atık depomuz doldu.” Duyuyor musunuz? Aynı toprağı ekip biçiyorduk. Et ve süt planlarını yerine getirmemiz gerekiyordu. Buğday’dan votka yaptık. Elmalar, armutlar, vişneler meyve suyu olmaya gitti. Çocuklarımız o toprağın üzerinde oynadı…”
Vladimir Mateyeviç Ivanov
Slavgorad Parti Komitesi eski genel sekreteri


Çocuklardaki ve yetişkinlerdeki tiroit aktivite düzeyi olması gerekenin bazen yüz bazen ikiyüz katıydı. Annelerin sütleri radyoaktifti, yüksek düzeyde Sezyum vardı. Bebeklerine süt değil, ölüm verdiklerinin farkında değildiler. Yiyecekler yiyecek değil, her biri en az 40 kürinin üzerinde radyoaktif yan üründü.

---------- Sonra gönderilen Saat 22:40 ---------- İlk önce gönderilen Saat 22:39 ----------

Çernobil felaketinin üzerinden 22 yıl geçti ama çocuklar açısını halen çekiyorlar. Günümüzde bile, binlerce çocuk hala sakat veya hastalıklı doğuyor ya da sonradan üzerlerinde biriken radyasyonun kurbanı oluyorlar. Hastanelerde tedavi gören onbinlerce çocuk, geçen her gün bir başka arkadaşlarının radyasyona yenik düştüklerini öğreniyorlar. Onlar için bir gün daha yaşamak büyük bir mutluluk. Bazıları ise radyasyonun izi olan kanserin bedenlerini kemirdiği acıya dayanamayıp ölümü bir kurtuluş olarak görüyorlar. Bu konuda Çernobil’den etkilenen çocuklara yardım etmek isteyen bir WEB sitesini inceleyebilirsiniz. (Chernobyl Children's Project International)
Çernobil kazası 22 yıl önce 26 Nisan 1986’da yaşandı ve beraberinde yüzbinlerce ölümü getirdi. Sizlere Svetlana Aleksiyeviç’in tarihe tanıklık eden “Çernobil’den Sesler” adlı kitabından aktardığımız bu bilgilerin her biri Çernobil gerçeğini canlı yaşamış tanıkların ağzından alınmıştır. Radyoaktif kirlilikten en çok etkilenen Karadeniz Bölgesi insanı, devletin tüm gerçeği örtme tavrına rağmen gerçeği biliyor. Her aileden en az birkaç kanserlinin bulunduğu Karadeniz, sevgili Kazım Koyuncu’yu kaybettiğimizde bir kez daha ülke gündemine gelmişti. Kazım Koyuncu’yla, DOĞADER’in kuruluş konseri için anlaşmamızın hemen ertesinde hastalığı ortaya çıktı ve 6 ay içinde de kaybettik Kazım’ımızı.

Bu ülkenin yönetimini elinde bulunduranlar, tüm bu gerçekleri bilemesine rağmen, dünyanın terk ettiği nükleer santralleri ülkemizde kurmaktan çekinmiyorlar. Uluslararası nükleer lobinin güdümünde alınan bu karar ve kanunlara, bu ülkenin gereksinimi yoktur. Bugün, ürettiğimiz toplam elektriğin iki katı, yalnızca rüzgar santralleriyle, doğaya, çevreye ve geleceğe zarar vermeden sağlanabilecekken, girişilen uygulamalar, bu ülkenin geleceğine ihanet etmek anlamı taşımaktadır.

---------- Sonra gönderilen Saat 22:41 ---------- İlk önce gönderilen Saat 22:40 ----------

Çernobil nükleer kazası

Çernobil reaktör kazası 20. yüzyılın ilk büyük nükleer kazasıdırUkrayna'nın Kiev iline bağlı Çernobil kentindeki Nükleer Güç Reaktörünün 4. ünitesinde 26 Nisan 1986 günü erken saatlerde meydana gelen nükleer kaza sonrasında atmosfere büyük miktarda fisyon ürünleri salındığı 30 Nisan 1986 günü tüm dünya tarafından öğrenildi.

Kazanın Sebebi
Çernobil 4. reaktörün felaketten sonraki durumu1972’de Ukrayna’daki (O dönem Sovyet Rusya’nın bir parçasıydı) Kiev’in 140 km kuzeyinde kurulan Çernobil Nükleer Santralı’nda ortaya çıkan kazaya her biri 1.000 megavat (mW) gücünde dört reaktördeki tasarım hataları ile reaktörlerden birinde güvenlik sisteminin devre dışı bırakıldığı bir sırada deney yapılması yol açtı.

Deneyin yapılacağı 25 Nisan 1986’da önce reaktörün gücü yarıya düşürüldü ardından da acil soğutma sistemi ile deney sırasında reaktörün kapanmasını önlemek için tehlike anında çalışmaya başlayan güvenlik sistemi devre dışı bırakıldı.26 Nisan günü saat 01:00’i biraz geçe teknisyenler deneyin son hazırlıklarını tamamlamak üzere ek su pompalarını çalıştırdılar. Bunun sonucunda gücünün yüzde 7’siyle çalışmakta olan reaktörde buhar basıcı düştü ve buhar ayırma tamburlarındaki su düzeyi güvenlik sınırının altına indi.Normal olarak bu durumda reaktörün güvenlik sistemine ulaşması gereken sinyaller de teknisyenler tarafından engellendi. Su düzeyini yükseltmek için buhar sistemine daha fazla su aktarıldı ve saat 01:23’de deneyin fiilen başlatılması için koşulların oluştuğuna karar verildi. Deneyin amacı reaktörün çalışması ansızın durdurulduğunda buhar tirbünlerinin daha ne kadar süre çalışmayı sürdüreceklerini ve böylece ne kadar süre acil güvenlik sistemine güç sağlayabileceklerini öğrenmekti. Geri kalan öteki acil güvenlik sinyali bağlantılarını da kestikten sonra türbinlere giden buhar akışı durduruldu. Bunun sonucunda dolaşım pompaları ve reaktörün soğutma sistemi yavaşladı. Yakıt kanallarında ani bir ısı yükselmesi görüldü ve yapım özellikleri nedeniyle reaktör tümüyle denetimden çıkmış oldu. Tehliaaai farkeden teknisyenler reaktörün durdurulmasını sağlamak amacıyla bütün denetim çubuklarını derhal sisteme sokmaya karar verdiler. Ama aşırı derecede ısınmış bulunan reaktörlerde saat 01:24’te yani deneye başlanmasından bir dakika sonra iki patlama oldu. Bu patlamanın ayrıntıları tam olarak bilinememekle birlikte denetim dışı bir çekirdek tepkimesinin gerçekleşmiş olduğu anlaşılmaktadır.Üç saniye içinde reaktörün gücü %7’den %50’ye fırladı. Yakıt parçacıklarının soğutma suyuyla karşılaşması suyun bir anda buhara dönüşmesine yol açtı. Oluşan aşırı buhar basıncı reaktörün ve santral binasının tepesini uçurdu. Reaktördeki zirkonyum ve grafitin yüksek sıcaklıktaki buharla karşılaşması sonucu oluşan hidrojen yanarak bütün santralı ateşler içinde bıraktı.


Kazanın Etkileri Çernobil felaketinden sonra radyoaktif Sezyum-137'nin serpintisinin yayıldığı alanın haritası. Copyright J.Smith and N.A. Beresford "Chernobyl: Catastrophe and Consequences" (Praxis Chichester 2005). Aynı zamanda Bknz. animasyon harita radyoaktif caesium-137 serpintisiyle ilgili Fransız Institut de radioprotection et de sûreté nucléaire tarafından hazırlanan haritaNükleer kalıntıların ürettiği radyoaktif bulut patlamadan sonra tüm Avrupa üzerine yayılmış ve Çernobil'den yaklaşık 1100 km uzaklıktaki İsveç Formsmark Nükleer Reaktöründe çalışan 27 kişinin elbiselerinde radyoaktif parçacıklara rastlanmış ve yapılan araştırmada İsveç'teki reaktörün değil Çernobil'den gelen parçacıklar olduğu tespit edilmiştir.

Aynı şekilde İngiltere'nin Galler bölgesinde kazadan iki hafta sonra saptanan yüksek radyoaktif nedeniyle yeşil alanlara koyun ve sığırların girişi engellenmiştir.

Araştırmalarda ilk yıl doz açısından en fazla Avrupa ülkesi Bulgaristan olarak belirlenmiş. Sıralama açısından ise şemada yer alan ülkeler doz sırasına göre şu şekilde sıralanmıştır...

Bulgaristan
Avusturya
Yunanistan
Romanya
Finlandiya
Yugoslavya
Çekoslavakya
İtalya
İsviçre
Polonya
USSR
Macaristan
Norveç
Demokratik Alman Cumhuriyeti
Türkiye
İsveç
Federal Almanya
İrlanda
Lüksemburg
İsrail
Kıbrıs
Fransa
Hollanda
Belçika
Danimarka
İngiltere
Suriye
Çin
Japonya
İspanya
Hindistan
Portekiz
ABD
Kanada

---------- Sonra gönderilen Saat 22:42 ---------- İlk önce gönderilen Saat 22:41 ----------

Çernobil'in Türkiye Üzerindeki Etkileri Çernobil Nükleer reaktöründeki patlamanın sonucunda çevre ülkelere yayılan radyoaktif parçacıkların büyüklüğü ve etkileri üzerine kazanın üzerinden geçen yıllarda ciddi bilimsel araştırmalar ne yazık ki yapılmamış ve radyasyon seviyesini gösteren sayısal değerler açıklanmamış olduğundan patlamanın hemen sonrasında Türkiye üzerindeki etkilerle ilgili yeterli veriye ulaşmayı imkansızlaştırmıştır. [2] Bu verilerin yokluğu sebebiyle yanda görülen çizim de dahil olmak üzere çizilen haritalarda Türkiye hiçbir şekilde bu patlamadan etkilenmemiş gibi görünebilmektedir. Ancak Çernobil'in Avrupa üzerindeki etkilerini gösteren harita ve çizelgeler radyoaktif serpintinin çok geniş bir alanda yayıldığı ve Avrupa'daki pek çok ülaaai doğrudan etkilediğini gösterdiği gibi ülkedeki Kanser vakalarının artışından da Çernobil'in sorumlu olduğuna dair şüpheler hâlâ devam etmektedir.

Türk Tabipler Birliği'nin ilk baskısı Nisan 2006'da yapılan "Çernobil Nükleer Kazası Sonrası Türkiye'de Kanser" başlıklı raporunda Çernobil ile sadece Karadeniz bölgesindeki Kanser vakaları arasındaki ilişki ortaya konulmuştur. Raporda Çernobil'deki patlama sonrasında oluşan radyoaktif bulutların 3 Mayıs 1986 Cumartesi günü Trakya'ya 4-5 Mayıs günleri Batı Karadeniz'e 6 Mayıs günü Çankırı üzerinden Sivas'a 7-9 Mayıs tarihlerin Trabzon-Hopa'ya ulaştığı 10 gün sonra da tüm Türkiye'ye radyoaktif parçacıkların yayıldığı belirtilmektedir.[3] Yine raporda hatırlatıldığı üzere dönemin yetkililerin Çernobil'in Türkiye'de üzerinde önemli bir etkisinin olmadığı şeklindeki açıklamalarına karşılık radyoaktif değeri 600 Bq/kg’ın altında olduğu belirtilen ve İngiltere’ye ihraç edilen fındık İngiltere tarafından geri gönderilmiştir.
alıntı
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Geri
Yukarı